Baharda Eksilenler

Bahar yeniden geldi. Göğün mavisi daha derin, toprağın kokusu daha eskiydi sanki. Ağaçlar, kış boyunca taşıdıkları çıplaklıklarını unuturcasına yeşermeye başladı. Yeni filizler, sessizce patlayan tomurcuklar... Her şey, yeniden başlıyormuş gibi.

Ama ben, pencerenin ardından dışarıya bakarken, içimdeki sessizliği dinliyordum. Dünya değişiyordu, evet. Renkler canlanıyor, yüzler gülümsüyordu. Oysa içimde, mevsimlerden bağımsız bir durağanlık vardı. Değişen her şeyin aksine, bazı duygular hâlâ aynı kalıyordu. Zaman ilerliyordu, ama içimde bazı şeyler olduğu gibi kalıyordu: suskunluklar, yarım kalan sorular, cevapsız kalan yüzleşmeler.

Bir zamanlar yola çıkmıştım. Neresi olduğunu bilmeden, ama durmam gerektiğini hissederek. Her adımda kendimi biraz daha eksiltmiş, biraz daha bırakmıştım geride. Yine de garip bir biçimde kendimi zengin hissediyordum. Sanki içimde çoğalan bir sessizlik vardı; kayıpların yerine dolan bir tür derinlik. Bu, yalnızca bir hissin oyunu değil, gözle görülür bir hakikatti.

Zaman dediğimiz şey ileriye doğru akıyor gibi görünse de bazı anlar hep aynı yerde kalıyor. Geçmiş, bazen geçmiyor. Gitmiş olması gereken duygular, bir köşede pusuda bekliyor. Bir kokuda, bir ezgide, bir bakışta yeniden canlanıyorlar.

İşte böyle düşünürken, karşımdaki camda kendi yansımamla göz göze geldim. Başlangıç noktasındaki ben’le şimdiki ben arasında bir mesafe vardı artık. Araya zaman değil, anlam girmişti. Ne değişmişti tam olarak, bilmiyordum. Ama artık başka biri olduğumu hissediyordum. Yine de bazı şeyler aynıydı; korkular, sorular, özlemler…

Şimdi düşünüyorum da hepimizin sonunda çıkacağı bu yolculuk, bir lütuf mu gerçekten? Yoksa incelikle gizlenmiş bir lanet mi? Belki de bu, ne olduğu değil, nasıl yürüdüğümüzle ilgili bir şey.

O yüzden artık zaman kaybetmeden, geçmişin gölgesinden sıyrılarak ve geleceğin kaygısına düşmeden yürümek istiyorum. İki nokta arasında — asla birleşemeyen, ama birbirinin varlığıyla anlam kazanan — o çizgide, adım adım.

Her adımda kendi çemberimin dışına taşmak istiyorum. Çünkü yüzler değişiyor, evet. Ama en çok da hikâyeler değişiyor. Gördüklerimiz, anladıklarımız, affettiklerimiz ve geride bıraktıklarımız değiştikçe...

Yine de doğa bana bir şey öğretti: Kış geldiğinde ağaçlar yapraklarını dökse de bahar onları unutmuyor. Her seferinde yeniden, yeniden başlıyorlar.

Belki biz de öyleyizdir. Eksilerek çoğalan, hatırlayarak iyileşen, yeniden başlamak için bir bahar daha bekleyen varlıklarız.

 


İlginizi Çekebilir

Her Şeye Yeniden

Serap GÜNAYDIN

B'eşik

Cansu TUNCA