Elli Gümüşlük İhanet

Güzel bir sofra: Fasulye yahnisi, kuzu eti, zeytin, mayasız ekmek ve şarap... Daha ne olsun? Ağzımın suyu aktı, ekmek de nasıl güzel kokuyor! Ekmek, şarap, sen ve ben... Bir de sabahın dördü! Off, Toşik, kendine gel, buraya ihaneti kimin yaptığını bulmak için toplandık.

Heh, işte bizim ateşli oğlan geldi! “Nerede kaldın, Okzar?”

“Yapma ama Toşik, sadece 261 saniye geciktim. Asmas yok.”

“Aaa, geliyor işte benim sevgili dostum! Hadi ona da kız, o da 300 saniye geç kaldı.”

“Bakma sen ona, Asmas, gel soluma otur. Okzar’ı aramıza alıp sıkıştıralım.”

Anlaşıldı, bunlar on üç kişilik masada yalnız oturacaklar. Ya onu beklerlerse? Yapmazlar herhalde böyle bir çılgınlık. Toşik’e hiç güvenmiyorum. O, “Bekleyelim!” diye tutturabilir.

Toşik sakallarını okşayarak, “Açılış konuşmasını yapar mısın, Okzar?” dedi. Hadi o zaman kadeh kaldıralım.

“Olağanüstü insanlar olarak, o meşhur ihaneti kimin yaptığını bulma görevi bize verildi.”

Toşik, ağzı ekmek doluyken kıkır kıkır gülmeye başladı. “Okzar, ulusa sesleniş konuşmasını da yaptığına göre devam edelim.”

“Gücendirme çocuğu, Toşik.”

“Sen de hemen savun onu, Asmas! Hadi arkadaşlar, benim patronum sizinki gibi anlayışlı değil.”

“Benim de ev sahibim öyle. En şanslımız yine Toşik, kendisinin efendisi.”

Okzar, elindeki kadehi masaya bırakıp konuştu: “Evet arkadaşlar, önce felsefesini yapalım, sonra tablodaki herkesi tek tek gözden geçiririz. Toplumsal ihanet mi yoksa insanın kendisine olan ihaneti mi daha acı? Yani insan birini öldürdüğünde ya da ispiyonladığında kime ihanet etmiş olur?”

Toşik atıldı: “Tabii ki insanın kendine olan ihaneti daha acı. Hayat bazı insanlara kahramanlıklar yapma ya da ne bileyim, dünyaya adalet getirme gibi misyonlar yükler.”

Toşik, yanaklarına dokunarak, “Hişt küçük, baksana bi, benim yanaklarıma biraz daha kırmızı sürer misin? Bir de yazara söyle, sana zahmet, kısa kessin, yorulduk.” dedi.

Vinci, “Kahve de söylesin mi?” diye dalga geçti. Paletinden kırmızı boyayı aldı, yumuşak fırça darbeleriyle yanaklarına sürdü. “Oldu mu şimdi, moruk? Çocuk kadar kalmış zaten yüzün, kırmızı sürsem ne olacak, mavi sürsem ne? Yüzün görünmeyecek bile.”

Toşik güldü: “Allah'tan bu yapıyor, Gogh olsaydı şimdi yüzümü fırçasıyla parçalamıştı.”

Asmas, ince dudaklarını bükerek “Bence ihanete uğramak...” dedi.

Okzar, “Yapma dostum, hadi!” diyerek onu susturdu.

Rasko bağırmaya başladı: “Buldum, buldum! Elinde para kesesi olana bakın, nasıl da sinsi sinsi bakıyor. Zaten ben hep demez miyim, ‘Mülkiyet hırsıdır kötülüklerin anası.’ diye?”

“Evet dostlar, ihaneti kimin yaptığını bulduğumuza ve son yemeğimizi de yediğimize göre, olaysız dağılabiliriz.”

Asmas, “Arkadaşlar, tablodan yavaşça inelim, sıvalara zarar vermeyelim,” dedi.

Toşik ekledi: “Okzar, Asmas, bundan sonra acemi yazarların karakteri olmayalım. Baksana, bizi ne hâllere düşürdü. O bile gelseydi bundan daha iyi olurduk


İlginizi Çekebilir

Huzurun Portresi

Tunahan ALAFTEKİN

Evlat

Mine TAPINÇ

Bunu Sakla Kalbinde

Dilek ÇOBAN