Ne Ara Böyle Olduk, Benzemek İstemiyorum
Metroyu bekliyorum. En öndeyim. Önümde duran vagonda, bir kişilik boş yer olduğunu gördüm. Maalesef arkamdaki genç bayan da görmüş demek ki. Tren durup kapı açılır açılmaz öyle bir itildim ki iyi ki düşmedim. Genç hanım koşarak boş yere oturdu, hemen de telefonunu çıkarıp oyalanmaya başladı. Ne özür, ne bakma. Sadece saygısız. İşte, böyle saygısız insanlara benzemekten çok korkuyorum.
Alışveriş merkezinin önünde sigarasını içen hanım, izmaritini yere atıverdi. Gayri ihtiyari “Çöp tenekesi var hanımefendi, yere atmasaydınız.” dediğimde çok sinirlendi. “ Her yer izmarit dolu, benimki mi gözünüze battı.” diye cevap verdi. Doğru, sizin gibiler her türlü çöpü attıkları için her yer kir içinde. Yahu, böyle bir dudumda bile insan kendini haklı bulur mu? Evinde olsan yere atar mısın izmaritlerini? Sigara içmek kötü, yere çöp atmak kötü ama yanlışını savunmak en kötüsü. Çocuklarımıza nasıl örnek olacağız?
Fatura ödemek için sıraya girdim. Numaramı aldım, herkes bekliyor sakin sakin. Orta yaşlı bir hanım, sanki hiç sıra yokmuş gibi en öne, memurun önüne geçiverdi. Sıradaki bir bayan itiraz etti:
- Hanımefendi, sıra var görmüyor musunuz?
- Ben sadece bir şey soracağım.
Sordu da ama arkasından da evrakını memure hanıma uzatıp işini yaptırdı. Sıradakiler hem memureye hem de kadına söylenmeye başladılar.
Hanımın cevabı;
“Alt tarafı bir kişi, bu kadar söylenmeye gerek yok, çok acelem var benim.”
İşte, böyle yüzsüz insanlara benzersem diye ödüm patlıyor.
Tiyatrodayız arkadaşımla beraber. Arkamızda da iki hanım oturuyor. Çok konuşuyorlar. Neyse oyun başladı, susarlar herhalde, dedim. Ama öyle olmadı. İki kere hafifçe dönüp uyarı anlamında arkama baktım, umurlarında bile değil. Devam ettiler. Madem bu kadar çok konuşacak lafınız vardı, evinizde otursaydınız ya. Ya da gidin bir kafede dertleşin… Oyunu pek anlayamadım ama arkadaki hanımlardan birinin kardeşi ile kavgasını detayı ile öğrendim, beni ve arkadaşımı hiç ilgilendirmeyen bir sürü konuyla beraber. İşte, ben böyle umursamaz hatta terbiyesiz diyebileceğim insanlara benzemek istemiyorum.
Okula bir evrak teslim edeceğim Hoca yönlendirdi, gittim ilgili odaya. Gencecik bir kız, tavır şöyle;
- Ne vardı?
- Bu evrakı size teslim etmeliymişim.
- Alamam bana bilgi verilmedi.
- Peki, ne yapmalıyım?
- Hocanızla konuşun.
- Hanımefendi, hoca derste ben de çok uzaktan geliyorum. Acaba evrakları bıraksam, siz hocamıza sorsanız?
- Hiç ilgilenemem, işim başımdan aşkın benim.
Yahu, yarı yaşımdasın. Bu kadar suratsız olmak niye, hayatla mı kavgan var? İşini sevmiyor olabilirsin ama burada çalışmanın suçlusu ben miyim? Bu kadar bencil ve duyarsız insanlara benzemekten koru Allah’ım sen beni.
Biz ne ara bu kadar duyarsız, sorumsuz, bencil olduk. Üstelik de birçok şeyden şikâyet ediyoruz. İyi de yine biz bozuyoruz bir sürü şeyi, bir sürü yeri. Şikâyete hakkımız yok ki… Empati yapmayı da tamamen unuttuk. Yaptığımız yanlışların aynıları bize yapılsa hoşumuza gider mi? Hani hoşgörü diye güzel bir kelime vardır, unuttuk gitti ne demek olduğunu.
Dünyayı daha güzel ve daha rahat yaşanabilir bir yer yapmak insanlığın elinde. Ama önce bencilliğimize dur demek gerek.