Orada Olmak veya Dülger Balığı

Koşa koşa üst kata çıktık. Şansımıza ne güzel bir gün. İnsana yaşama sevinci, iyimserlik veriyor.  Mavilerin içinden geçerek yeşile kavuşmanın kalp çarpıntılarıyla gülümsüyoruz. Kınalıada ‘ da durunca vapur, güvertenin korkuluğuna konan bir karga Dilek’ ten simit istiyor, evet evet istiyor, farklı bir tonda çıkardığı sesiyle.

Burgazada ‘ya inince Sait Faik in evine doğru yürüyoruz.  Daha önce iki kez gitmiştim ama tadilattaydı. Yazım atölyesini yürüten hocamız bu sene ilk olarak  “Semaver” öyküsünü okuttu bize. Ardından “Hişt, Hişt”i. Şimdi o İstanbul’ u sevmeyen balıkçının dolaştığı sokaklardayız. Gerçi İstanbul’ da çok zaman geçirmiş, çok eğlenmiş ama… Dinliyorum biri bana hişt hişt diyor mu diye.  Yok, ses yok ama baharı gelmiş bir daldan, yukardan bana bir kuş bakıyor. Yüzü yuvarlak, yanakları tombul, yosun yeşili gözleri yukarı doğru çekik bir kuş .”Dikkat et diyor, gece gürültü yapmışız, başı ağrıyormuş. Kızdı bize, sende nasibini alma. ”

 Başımı sallayıp merdivenlerden çıkıyorum, küçük bir heykelin karşılıyor bizi. Neden küçük yapılmış? Oysa ince uzun bir adamdın. İskeledeki ne güzeldi, büyük bir biblo gibi. Gördüğüm en sıcak heykeldi. Kalbim hızla çarpmaya başlıyor. Beyaz ahşap köşkün kapısı açık. Kim bilir kaç defa tuttuğun kapının kolunu tutuyorum. Nasıl girerdin acaba? Anahtarla mı? Kapıyı mı çalardın? Zamanın açılsa perdeleri görsem seni. Balık mı var elinde? Defter mi? Kitap mı? Somurtuk musun? Neşeli mi? Yoksa aklından bir muziplik mi geçiyor? Ne o Mina’  nın sözlerine mi sinirlendin yoksa? Hiç bakma öyle ben uydurmadım ,“Bir Dinozorun Anıları”nda yazıyor. İçeri giriyorum, mutfak yok, içtiğin rakı su bardakları yok. İki koltuk, bir yemek masası, vitrin… Ve o cılız yatak, soğuk demir yatak. Acılarını, sıkıntılarını çektiğin yatak. Yutamadığım bir taş parçası boğazımda, inmiyor bir türlü aşağıya. Üst kattan ses geliyor. Hişt hişt… Çatı katında bekliyorsun beni. Uzun boyuna rağmen basık gelmeyen tavanda bir delik açıp çıkıyorsun. Uçmaya başlıyorsun. “ Nereye ?” diyorum. “Götürüyorum, havadaki bulutu kovama doldurdum. Götürüyorum ”  Sesin de, bej keten pantolonunun paçaları da uçuşarak hızla delikten yok oluyor.  Makbule sorarsa?  Diye bağırıyorum. Ama ona ait bir oda göremedim, mutfak gibi, banyo tuvalet gibi.  Yaşamayan bu evde tek yaşayan yatağın ve çatı katı. Gizlenerek baktığın, ruhunu bunaltan yine de sığındığın çatı katı. Bahçeden çıkarken yine yeşil gözlü kuşu görüyorum. Banka konmuş. Yanından geçip gidiyorum, hişt hişt diyor. Dönüp bakmadan gülümsüyorum. Tamam diyorum, gelirken getiririm. Kulüp mü olsun? Şimdilerde göbek var,  seversin eminim. Ötmeye başlıyor, hem ne ötmek. Yer gök neşeli bir kuş cıvıltısıyla doluyor.   Siz şimdi bu satırları okurken, hayal gördüğümü sanıyorsunuz değil mi? Peki bu havadaki anason kokusu ne o zaman?  Haldun Taner   ‘’Sevimli Bir Aylak’’ yazısında, Sait Faik için “Eserekli yaradılışlı” derken , “Eserekli Dergi” ile tanışmak ne o zaman? Karma mı diyorlar buna ne? Neyse ne, ben memnunum. Öyle oturduğun yerden olmuyor hayat, hadi kalk bir kızılcık dalını yont, bir yeşil gözlü kuşun peşinden git,  bir yeşil gözlü dülger balığının peşinden yüz, belki sende tanışırsın, yazım atölyesini yürüten bilge hocayla.  Bir mavinin yamacında, bir cumbadan bakışta, Burgaz ‘da bir kahve masasında…

Sokağa çıktığımda üst üste yığılmış, ahşap pazar tezgâhlarını görüyorum. Hangi gün kuruluyor acaba?  Balıkçının zamanında var mıydı bu pazar?  Şanslıydım, pazar varken evin resmini yapamazdım… Gün batımında balkonda içilen akşamüstü rakısı... Balıkçı ile Bedri Rahmi sofrada rakı - balık keyfindeler.   

Balıkçı -  … Bir masa, üstü çiçeksiz, örtüsü gazeteden.                                      

Bedri Rahmi  -  ,Mutluluk rakı gibidir, içer içmez tadı anlaşılmaz. Şarkılar biraz sonra söylemeye başlanır. Masada Bedri Rahmi ‘nin hediye ettiği seramik testi… Balıkçı su koymak için uzanıyor. Fırçam istemsizce çılgın renkleri seçerken, aklıma takılan soruyla tabaklardaki pişmiş balıkları desenli,  rengârenk yapmaya başlamışım.  Bedri Rahmi nin her yere, kayalara bile resmettiği balıkları, dülger balığı mıydı acaba?    

                                                                                                                     

                         

                                                                                              


İlginizi Çekebilir

Piknik

Ebru UTKAN

Kadıköy'ün Boğası

Tijen ŞANLI ASLAN

Paslı Saksılar

Nuray SEZEN