Uyanış
Ali’yle karşılaşmamın üzerinden takribi birkaç hafta geçmişti. Kendimde gözlemlediğim ufak tefek değişiklikler olmuştu bu süre zarfında. Gerçekten de iyilik bulaşıcı mıydı?
İçimdeki öfkeyi bir şekilde sağaltabileceğimi fark etmiştim. Küçükken bir şeylere vurmanın bana iyi geldiğini hatırlamıştım. Bu nedenle iş çıkışı rahatlayacağım bir hobi edinmek istedim. İşyerimin yakınlarında müzik aletleri öğrenebileceğim bir kurs vardı. Çocukluğumdan beri hep bir müzik aleti çalmayı istemiştim. İşte fırsat bu fırsat deyip kayıt olmuş, bateri kursuna başlamıştım. Birkaç davul ve zillerden oluşan bu müzik aleti benim için müthiş bir rahatlama kaynağıydı. Her kurs sonrası daha da rahatlamış ve özgüvenimin yerine geldiğini hisseder olmuştum. Artık hayata daha umutla bakabiliyordum.
Kendimi olumsuzluklara kaptırmaktansa her şeyin güzel yanını görmeyi deneyimliyordum. İş yerimdeki çalışma arkadaşlarım da bendeki değişimi fark etmiş, nasıl olduğu ile ilgili sorular sormaya başlamışlardı. Ben de kısaca anlatıyordum bateri kursuna gittiğimi. Evet bateri kursu beni rahatlatmış, kendime getirmişti ama ilk kıvılcımı çakan Ali’ydi. Ali içimdeki mutlu Deniz’i uyandırmıştı. Uzun bir uykudan uyanmış gibi hissetmiştim ilk günler. Tabiri caizse sudan çıkmış balığa dönmüştüm. Daha sonra makaleler okumuş, birkaç kitap almıştım içsel motivasyonumu nasıl sağlayabileceğimle ilgili. En sonunda da bateri çalmaya karar vermiştim.
İşte buradaydım. Daha az küfür eden (birden bire bırakılmıyordu), söylenmeyen, insanlara selam verip güler yüz gösteren bir Deniz olmuştum. Aslında bu Deniz bende hep vardı ama yıllar geçtikçe bir köşede bırakmıştım onu. Büyük şehrin keşmekeşinden korumak istemiştim belki de. Hayata tutunmak, yaşamaktı tüm çabam / çabamız. Ama fark ettim ki, içimdeki iyilikle de, güler yüzle de yaşayabilirdim / yaşayabilirdik. Her sabah uyandığımda dışarıdan gelen kuş sesleri huzur veriyordu bana. Bir akşam gideceğim bateri kursu…