Fal Falan Ayşe

Modern hayatta falın insan üzerindeki etkisini hiç düşündünüz mü?

Hayatında ilk kez fala baktıran Ayşe, fincana uzun uzun bakan falcıya korkuyla sorar:

 

 

Bir şey mi gördün?

“Yok dedi” falcı, bu kadar anlamlı bir fincan hiç görmemiştim. Nasıl bu kadar ilginç olabilir diye düşünüyorum.

O an sorguladı Ayşe, hayatın anlamı bir fincanın dibinde gizlenmiş olabilir mi?

Kişisel gelişim bu değil mi zaten ya da en azından orada olduğunu sanıp bir an umutlanabilir, olmayan şeyleri varmış gibi düşünüp kendini iyi hissedebilir miydi?

Arkadaşlarıyla fal hakkında konuştuğunda, herkesin fincanında ortak olan, evrenin, özel konuşma yapma isteğiydi adeta. Her falda mutlaka, birisi oluyor, büyük bir değişim oluyor, yıldızlar hizaya giriyor. Yani belirsizlik diz boyu. Çünkü evren şimdiye kadar kimseyle net konuşmamış.

Ayşe bir yandan kötü giden ilişkisini düzene sokmaya, bir yandan kariyerine yön bulmaya çalışıyor. Ama falda istediği cevap değil, hep bir yolculuk çıkıyor. Acaba şehir içi otobüs kartının ful dolu oluşu evrensel bir mesaj mı?  Dinlemeye devam ediyor.

Falcının dilinden dökülenler: “Geçmişi bırak geleceğe bak” “kalbini dinle”, “yollar senin için açılıyor”.

Biran kendisini, motive etmek için birileri, kahveye ayak mı yapıyor, yoksa gerçekten telveler kariyer planı mı çiziyor? Diye düşünmeden edemedi.

Acaba fal bana şunu mu söylüyor:

Kader bir fincanda yazmaz, ama sen yeterince inanırsan, o fal kendini hatırlatır.

Sorularına cevap ararken Ayşe’nin kafası iyice karışıyor.

Hayat bir kahve miydi yoksa? Herkesin isteği köpüklü geçsin, ama biraz dibinde telve olsun ki fal da bakılsın, ama en güzel falı kişi kendi yazsın. Azıcık kahve, bolca kendine inanç ve üzerine bir tutam mizah kondurup yola devam etmek mi güzel olan?

Bu yolda fal, kişisel gelişimin kahveli versiyonu olmuyor mu?

Koçluk, terapi, meditasyon hepsi Ayşe ye iç sesini dinle diyor. Bunu falda diyor, fakat bonusu var, genç bir adam çıkmış. Bu kişinin niyeti belli değil, hayatına etkisi büyük olacak. Bir bilinmezlik daha.

Bazen falcı çok güzel şeyler olacağını da söylüyor. Ayşe merakla ne zaman diye sorunca:

O kadarını fincan da bilmiyor diyor falcı.

Yine Ayşe derinlere dalıyor:

Kahve bile netlikten kaçarken ben neden bu kadar aceleciyim ki? Belki de gelişim sabretmeyi öğrenmekle başlıyor. Falcı bile bir yudum su içmeden konuşmaya başlamıyor. Ben neden her şey hemen olsun diye istiyorum?

Sonra uzun bir yola gitmişsin diyor. Yok artık diye düşündü Ayşe. Sabah evden markete çıkmıştı, market yolunda içsel bir yolculuğa çıktığını hatırladı ki şaşırdı kendine, önce eski sevgiliyi öldürmüştü içinde, sonra hayatını sorgulamıştı, sonra çok sevdiği Amerika’daki kardeşini aramıştı. Doğru diye düşündü, meğerse o yol içine doğru yaptığı yolculuktu.

Falın gösterdiği yine Ayşe’nin kendisi değil miydi?

Korkular, hayaller, beklentiler, acabalar, fincanda bunlar şekil buluyor ve bir başkası bize bilinç altımızı okuyormuş gibi yapınca, bir mucize oluyor.

Ayşe; Hayat çok ciddi bir şey değil diye düşüşündü, kendimizi bulmak için Himalayalara gitmeye gerek yok. Bazen bir kahve telvesinde de aydınlanıyor insan. Kısmet var denince yüzümüz gülüyor. En büyük kısmet, kendimizi bulmak değil midir? Ve en güzel yolculukta, içinde şekiller olan bir fincanla başlar bazen.

Ayşe bir dahaki sefere, kahve içtiğinde, kendisi dikkatle bakacaktı fincanına. Belki orada yeni bir Ayşe bekliyordur. En önemlisi de her sembolü okuyabildikçe geliştiğini hissedecekti.

                                                                                                          


İlginizi Çekebilir

Dost Sesi

Berrin SEVİLMİŞ KAYA

Kutsal Harmoni

Öznur ÇETİN ÖZCAN

Frigan Olmak

Serpil GÜNDAY